BLOG

Yabancılaşma Kavramı ve Wim Wenders'ın "Alice Kentlerde", Fİlmİnİn Derridacı Differance Kavramı Eşlİğİnde Bİr Analİzİ | Murat M. Fİloğlu

Alice Kentlerde (Alice in the Cities), öncü yönetmen Wim Wenders’in yol filmleri üçlemesinin ilk filmi. Senaryosu Wenders ve Veithvo Fürstenberg’e ait, görüntü yönetmenliğinde ise Wenders filmlerinin olmazsa olmazı olan Robby Müller var ve film bir Arriflex BL film kamerasıyla 16 mm film formatına siyah beyaz olarak çekilmiş. Filmin epey düşük bir bütçe ile çekildiğini söylemek mümkün, benim de favori oyuncularımdan olan az söz çok oyunculuk ve mimik ile çarpıcı anlatım olanakları sağlayan Rüdiger Vogler, üçlemenin diğer iki filminde de olduğu üzere başrolde, Yella Rottländer çocuk oyuncu, Lisa Kreuzer ise annesi rolünde. Filmin ses atmosferini çarpıcı biçimde biçimlendiren (çoğu zaman gitar arpeji dahi yeten) Alman psychedelic rock grubu Can’i unutmak ise mümkün değil.
Filmi renkli düşünmek pek mümkün değil, siyah beyaz olması anlatıma büyük bir güç katıyor ki bunda görüntü yönetmeni Robby Müller’i payı büyük, filmin önceleri renkli olarak çekilmesi düşünülmüş, hatta hemen tab yapan makinelerin üretici Polaroid filme sponsor olmuş ama Robby Müller rengin bu film için uygun olamayacağını düşünmüş, siyah beyaz dönülmüş, buna rağmen Polaroid filmden sponsorluğunu çekmemiş ve sonuçta filmde de gördüğümüz üzere Polaroid'in o yıl piyasaya verdiği SX-70 modeli anlık fotoğraf makinesi filmin birçok sahnesinde “ürün yerleştirme” olarak gözümüze çarpıyor.

Fenomenolojik Ön Giriş: Röportaj yapmak için ABD’ye gidiş. Devasa kentler. Devasa binalar. Her şeyin artık yabancı gelmesi: kendinin bile. Fotoğrafını çektiğin nesneler tarafından sürekli boşluğa itilme. Her şeyin itici gelmeye başlaması. Geri geri giderek ileriye kaçış. Kimliği kaybetme. Kimsin, kimliğin kim? Hiçbir amaç taşımadan kentlerde dolaşma. En iyisi ülkem dediğin yere dönmen. Yalnız olarak mı? Elbette değil. Havaalanının döner kapısında küçük bir kız görüyorsun. O da senin gibi amaçsız. Sonra bir umutsuz kadın: küçük kızın annesi. Onlar da senin gibi Almanya’ya gidecek ama grev nedeniyle uçuşlar iptal olmuş. Amsterdam’a uçup oradan Almanya’ya gidebilirsiniz ancak. Küçük kızın annesi Lisa İngilizce bilmediği için ona rezerve sırasında yardım ediyordun. Birbirinizi anlıyor musunuz? Sonra Lisa ve Alice’i daha önce kaldığın bir otele yerleştiriyorsun. Ya sen ne yapacaksın? Sevgilini görmeye gidiyorsun ama o artık orada kalamayacağını söylüyor. Sen tıpkı bir fotoğraf ve gösterdiği şey gibi, gerçek ile olan bağını çoktan kaybettin. Gösterilenin fotoğraf kağıdına basılı olması gerçeğinin de orada olduğu anlamına gelmiyor. Ne yapacaksın şimdi? Lisa’nın yerleştiği otele gidiyorsun. Lisa sana kapıyı açıyor. Orada kalabilirsin. Seninle sevişemem ama yatağımı paylaşabilirim, diyor Lisa. Geceyarısı T.V. karşısında notlar alıyorsun. Reklamlar bitince başlayan programlar dahi reklam kokuyor artık. Sabah uyanıyorsun, Lisa senin uyandığını bilmiyor. Bir not yazıp çıkıyor. Kapı kapanınca kalkıp nota bakıyorsun: Saat 1'de Empire State Building'in tepesinde olacakmış. Oraya gidiyorsunuz küçük Alice ile. Elbette Lisa gelmiyor. Hava da serin.

Otele dönüyorsunuz, ta tatataaam: Lisa bir saat önce otelden ayrılmış, bir de not bırakmış: Hans (sevgilisi) histerik davranıyor. Onu yalnız bırakamam. Lütfen Alice'i yanında götür, yoksa asla ayrılamayacağım.İki gün sonra...Amsterdam'da görüşürüz.O sevgilisi ile görüşecek. Bir şeyi çözmeden gelemez. Alice ile önce Amsterdam’a gidiyorsun. Havaalanının yanında pahalı bir otele yerleştiniz. İki gün bekliyorsunuz. Alice sana biraz Amsterdam’ı gezdirdi. Amsterdam’dan hoşlandın mı? Pek sayılmaz dostum, daha tekne gezisi bitmeden tekneden indiniz sonuçta. Bak Alice sana soruyor? Nereye? Otele dönüyoruz, diyorsun. Peki neden? Çünkü kentler senin için bir şey ifade etmiyor. Alice açıkmış. Onu ucuz bir lokantaya götürüyorsun çünkü paran bitmek üzere. Alice orada yemek istemiyor. Neden orada yiyeceksiniz? Param bitmek üzere diyorsun. Peki neden pahalı bir otelde kalıyoruz diye soracak Alice. Çünkü havaalanına yakın, diyorsun. Otele döndünüz İki gün sonra havaalanına gidiyorsunuz ama Lisa elbette gelen uçakta yok. Alice tuvalete kendini kapatıp ağlıyor. Şimdi ne yapacaksın? Alice’e büyükannesinin Almanya’nın neresinde olduğunu soruyorsun. Bir rehber çıkardın. A’dan Z’ye bütün şehirlerin isimlerini söylüyorsun. En sonunda Wuppertal geliyor. Alice hatırlıyor. Peki Wuppertal'ın neresinde? Tam yerini bilmiyorumama gidince bulurum.Peki şimdi ne olacak? HaydiWuppertal’e gidiyoruz. Peki yaşamın değişecek mi? MURAT M.